22 Temmuz 2010 Perşembe

Benim Adım Kırmızı- Orhan Pamuk




Uzun zamandan beri bu kadar güzel bir yerli kitap okumadım. Orhan Pamuk’un kitaplarına karşı her zaman bir ön yargıyla yaklaştım. Kendisine ait sadece “İstanbul” adlı eserini okudum. O da roman türünde değil, otobiyografik bir kitaptı. İstanbul kitabı güzeldi. Yazar, İstanbul’u kendi bakış açısıyla anlatırken, yaşamını İstanbul’un arka sokaklarına sıkıştırarak anlatması hoştu. Sadece kitapta İstanbul’u hüzünle eş değer bulmasını hoş bulmadım. İstanbul, bakıldığında bütün duyguları harekete geçiren ve hissettiren bir şehir. Tek bir duyguyla kenti sıkıştırması kitaba getirebileceğim tek eleştiridir.
Benim Adım Kırmızı, ilk çıktığında ben ortaokul son sınıf öğrencisiydim. Kitap bir anda çok ünlendi. Televizyon’a bile konu oldu. İsmi çok hoşuma gitmişti. Fakat, kitabı alıp okumak hiç içimden gelmedi. Son zamanlarda yine birçok arkadaş meclisinde bu kitabın ismini duyar oldum. Kara Kitap’ı okumak için heves etmişken, Benim adım Kırmızı’yı aldım ve okumaya başladım. İstanbul’da başladığım kitabı Finike’de bitirdim. Ben birkaç kitabı aynı anda okuduğum için, kitabı ancak bitirdim. Kitap ilk sayfasından, son sayfasına kadar insanı içine çekecek kadar güzel bir eser. Osmanlı Döneminde Padişah III. Murat’ın zamanında geçmektedir. III. Murat bilindiği üzere Safiye Sultan’ın eşidir. Osmanlı İmparatorluğunda en fazla eşe ve çocuğa sahip olan imparatordur. Öldüğü zaman 400 Tane eşi 112 tane çocuğu olduğu bilinmektedir. Kitap, nakkaşlar üzerine kurulu, nakkaşların hayatı anlatılırken, birbirleriyle girmiş oldukları rekabetleri, hırsları da gözler önüne serilmektedir. Kitapta birçok hikaye içiçe ve bölüm bölüm anlatılmaktadır. Kitabın kahramanları kendi hikayelerini kendileri anlatmaktadırlar. Nakkaşlık sanatıyla ilgili bilgilere yer verilen kitapta, Uslübun nakkaşlık için iyi bir şey mi yoksa kusur mu olduğu soruları da kitapta tartışılmakta ve konuyla ilgili bilgilere yer verilmektedir. Acem nakkaşların yapmış oldukları eserlere ve bunların Osmanlı’ya nasıl geçtiğine ve etkilerinin de olup olmadığı da yine kitapta güzel bir dille anlatılmaktadır. Kitapta Doğu ile Batı arasında sıkışıp kalan nakkaşların doğru yolu bulma yolları da yer almaktadır. Her romanda olduğu gibi bir aşk hikayesine ve bir katile de kitapta yer verilmiştir. Kitapta nakkaşların tarihi, yaşamlarını okurken bir yandan katilin kim olduğunu tahmin etmeye çalışıyorsunuz.
Kitapta, Tarihin tozlu sayfalarını aralayan yazar, geçmişi anlatırken sanki karakterlerle bizde o sokakları dolaşıyormuş, bizde o nakkaşlarla sohbete katılıyormuş ve kitaplara güzel desenler nakşediyormuş gibi bir hissin içimizde doğmasına neden olmaktadır. Kitabı halen okumayanlar varsa, bir an önce alıp okumalarını tavsiye ederim. Sevgilerimle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder