31 Aralık 2014 Çarşamba

2014'ün En iyileri


Merhabalar bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2014 benim için iyi yönleri olduğu gibi kötü yönleri de oldu. Sonuçta yılın 12 ayı da muhteşem geçecek diye bir şey yok. Aslında geçen her yıl hüzünleri, başarıları, başarısızlıkları, mutlulukları, yeni heyecanları içinde barındığını daha iyi anlıyoruz. Ama gelen her yeni yılda geçmişe bakmamaya özen göstererek de yolumuza devam etmekteyiz. Genelde bunu ben başarırdım ama 2013 ve 2014'de bunu yapamadığımı fark ettim. O yüzden bu yıl hayatımdan çıkan insanlara üzülmeyerek güle güle derken, hayatıma girecek kişileri kabul edip geçen yıllarda olduğu gibi hoşgeldin demeyi tekrar yapmayı diliyorum. İç huzuru yakaladıktan ve onu kaybetmedikten sonra dışarıdan gelen müdaheler  vız geliyor. Bağışıklığı güçlendiren zencefil ve brokoli misali ruhumuzu da sağlamlaştırmayı, güçlü kaleler inşa etmeyi amaçlıyorum. Hayatımdaki en büyük hazinem eşim, ailem ve beni ben yapan dostlarım. Onlara daha fazla vakit ayırmayı istiyorum.Muhteşem kitaplar okuyup, kaliteli filmler izlemeyi diliyorum. Kariyerimde istediğim noktaya gelmeyi yürekten diliyorum:). Kısacası sevdiklerinizle birlikte geçireceğiniz güzel, sağlıklı, bol kazançlı ve mutlu bir yıl geçirmeniz dileğiyle. Bu yıl da yeni yıla her zaman olduğu gibi İstanbulda ailemle, eşimle girmekteyim. İlerleyen yıllarda da inşallah bu kural bozulmaz ve hep birlikte kutlarız. Gelelim 2014'ün en iyilerine;

Okuduğum en iyi kitap ya da kitaplar: Hakan Günday, AZ ve Azil, Haruki Murakami , Zemberekkuşunun Güncesi ve Sahilde Kafka

İzlediğim En iyi Tiyatro Oyunu: İstanbul Efendisi, Shakespeare

İzlediğim En iyi Film: Melinda Melinda, Hannah ve Kızkardeşleri ve Amour

En iyi mekan: Caffee & Shop 

Okuduğum en iyi dergi: Ot'un sayıları ve Varlık

Okuduğum en iyi antik yazar: Seneca ve Cicero

Yediğim en güzel yemek: Arapaşı çorbası.

Gittiğim en iyi sergi: Buna tam karar veremedim. :)

Aldığım en iyi karar: Kimseyi takmamak ve gidene güle güle diyip irdelememek ve hayatın güzelliklerine açık olmak

Aldığım en güzel hediye: Eşimin bana armagan ettiği kitaplar, magnetler ve kupalar ve Dostlarımın, akrabalarımın bana aldıkları baykuşlu objeler

En beğendiğim şehir: Marmaris

En tükettiğim meyva ve sebze: Elma, Pancar, Kırmızı havuç ve zencefil

En beğendiğim çay: Dağ kekikli, naneli, kakuleli, zencefilli ve portakallı çay:))

Yaptığım en güzel yemek: Pancar salatası, Beef stragonof ve mantarlı bulgur pilavı:)


Benim 2014'teki En'lerim bundan ibaret:) sizlerinkiler neler?

28 Ekim 2014 Salı

Sonbahara Merhaba


Uzun bir aradan sonra merhaba, şu son aylar yoğun bir şekilde geçti. Evlilik hazırlıkları, ev hazırlıkları ve başka bir şehre taşınma işleri derken açıkcası son üç ay koşturmakla geçti. Yeni bir hayatın, yeni bir şehrin, yeni bir düzenin içinde yaşamaya başladık. Bu arada boş bulduğum nadir anlarda da kitap okumaya çalıştım. Evin düzenini yeni yeni yapmaya çalıştığımızdan okuduğum kitapları ve okuyacaklarımı ayırma fırsatı bulabildim. Bu aralar sevdiğim yazarların kitaplarını ard arda okuyamaya çalıştım. Hakan Günday'ın  AZ ve Azil isimli kitaplarını okudum ve iyi ki okudum diyorum. İnanılmaz güzel iki kitaptı. Bu kış Hakan Günday külliyatını bitirmeyi çok istiyorum. İkinci yazarım ise Haruki Murakami. Aslında Murakami okumayı uzun zamandır istiyordum. Ben de İmkansızın Şarkısı isimli kitabı vardı. Ama ben Zemberekkuşunun Güncesini alarak okumaya başladım. Ardından Sahilde Kafkayı okudum. Şimdi de Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu isimli kitabı okuyacagım. Murakaminin kitaplarını okurken altlarını çizmeyi ihmal etmedim. Benzer ögeleri kitaplarında işleyen yazar, ahenkli kurgusu ve sade diliyle okuyucu kitaplarının içine çekiyor. Açıkcası Murakami okumayı seviyorum. Rowling'in Boş Koltuk isimli kitabını indirimden alarak okuma şansını elde ettim. Kitabın ilk başları karakterleri tanıtmakla geçmekte ve bu durum okuyucuyu biraz sıksa da daha sonra kitap kendini sevdiriyor ve okumaktan zevk alır hale geliyorsunuz. Bu kitabı da çok sevdim. Diğer okuduğum kitaplar Bestseller tadında olan kitaplar. İtalyan Düğünü hayli keyifli bir kitaptı. Diğer iki kitap iki ciltlik birbirini takip eden serinin kitabıydı. UzakDoğu öğretilerini içinde barındıran kitapta okudukça düşündüren, düşündürdükçe hüzünlendiren güzel kitaplardandı. Uzakdoğuyu anlatan kitapları arada sırada okumak gerekli diye düşünüyorum. Kendi içimize dönmeyi sağlıyorlar. İlk fotoda okumuş olduğum kitapları görmektesiniz. İkinci ve Üçüncü foto da ise okuyacaklarımı görmektesiniz. Külliyatları bitirdikten sonra ayrıntılı bir şekilde burada yayınlacağım.:)








29 Ocak 2014 Çarşamba

Ocak Ayından Kalanlar

Merhaba, Ocak ayı hava durumuna göre sıcak geçse de ruh hali olarak buz gibi geçti. Aralık sonu ve Ocak başında Fatihle birlikte biletler aldık. 2 tiyatro oyunu, 1 klasik müzik konseri ve 1 bale resitaliyle bu ayı kapattık.  İlk olarak Hüsn-ü Aşk Bale resitali için fulya sanat merkezine gittik. Baleden ikimizde çok fazla anlamıyoruz ama eseri ikimizde bildiğimizden gittik. Açıkcası çok beğenmedik. Mesnevi tarzında yazılmış bir eseri günümüze adapte etmişler ama müzikler o duyguyu bize yansıtmadı. Aslında konuyu bilmesek olayı pek fazla anlamazdık. Ya da biz baleden anlamıyoruz bilmiyorum ama şu konuda ikimizde aynı fikri paylaşıyoruz. Klasik bale resitalleri daha güzel oluyor. İkinci olarak klasik müzik konserine gittik ve inanılmaz güzeldi. Yine fulya sanat merkezine gittik. Fulya sanat merkezinde her cuma akşamı klasik müzik konseri veriliyor. Biz Koji Kawamoto'nun yönettiği klasik müzik konserine gittik ve çok beğendik. Fiyatları da çok uygun. Mutlaka bir cuma akşamı  bu konserlerden birine gitmenizi tavsiye ederim. Son olarak iki tiyatro oyunundan bahsetmek istiyorum. İkisi de şehir tiyatrolarına ait iki oyun. İlk gittiğimiz oyun bu sene seyirciyle buluşan Shakespeare adlı oyundu. Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesine gittik. Aslında çok enteresan bir oyundu. Oyunun konusu Bir deli hastanesinde yaşananlarının mücadelesi anlatılıyor. Bir tanesi kendisini Stalin, diğeri venüslü, öbürü ise Sarah Bernardt sanmaktadır. Hastanenin havası Mars'tan gelen bir yolcuyla değişiyor. Kendisini Mars'tan geldiğini söylese de bir türlü kimse inandıramaz. Düşünce yapısı, tarzı zaten ya deli olduğunu ya da uzaydan geldiğini kanıtlar nitelikte. Oyunun temposu hiç düşmüyor. Güldürürken düşündüren, düşündürdükçe sorgulamaya iten bir oyundu. İkinci oyuna geçen hafta gittik. Antik komedya yazarı Aristophanes'in Lysistrata Kadınlar Savaşı adlı oyunuydu. Konusunu çok sevdiğim oyunlardan biridir. Çok eğlendik, sadece müzikler biraz oryantalisti. Onun dışında her şey güzeldi. Müzikli oyun oldugundan biraz başımız tuhaf oldu olsun. Tavsiye ediyorum.

Sevgiler

Bellanomisma


http://www.youtube.com/watch?v=utV46uubZn0

http://www.youtube.com/watch?v=DWg__evJqJE