21 Temmuz 2012 Cumartesi

Oscar Nasıl Wilde Oldu? Elliot Engel


Bu kitabı bu aralar bloglarda sıklıkla rastlamaktayım. Geçenlerde bir kitabevinde dolaşırken içini karıştırıp, bir sayfaya yakın okudum. Çok etkilendim. Yazarın anlatmış olduğu listedeki kişiler İngiliz Edebiyatı'nın miheng taşlarını oluşturan yazarlardan oluşmakta. Sıkı bir İngiliz Edebiyatı hayranı olarak listeye aldım ve İdefix şiparişim arasına bu kitabı da ekledim:). 
Kitapta kimler yok ki Jane Austen, Ernest Hemingway, Charles Dickens, Edgar Allan Poe, Oscar Wilde, Thomas Hardy, Charlotte ve Emily Bronte, W. Shakespeare, Mark Twain ve George Elliot bunlardan sadece birkaçı. Kitabı, diğer biyografi kitaplarından ayıran Prof. Engel'in eşsiz anlatımı ve yorumu. Engel'in de  söylemiş olduğu gibi bu kitap yazarlar hakkında birçok bilmediğimiz şeylere vurgu yapmakta, bunlar üzerinde durmaktadır. Aynı zamanda soran sorgulayan bir bakış açısına sahip olan Engel ,yazarlar ve yaşadıkları olaylarla ilgili de yorumlarına da yer vermektedir. Bu durum  doğal olarak kitaba ayrı bir hava katmış. Kitapta genel olarak 19 ve 20 yüzyıl yazarlarını okumaktayız. Özellikle de 19. yüzyıl yazarları daha ağır basmaktadır. Victoria Dönemi yazarlarını anlatırken bu döneme dair anekdotlara ayrıca yer veren yazar, dönemin katı kurallarını da kitap boyunca eleştirmektedir. Victoria Dönemi denilen bu dönem sanat, mimari, edebiyat gibi farklı dallarda etkisini göstermiş. Edebiyatta yahut şiirde açık seçik ögelerden uzak durulmasını şart koşmuş, buna uymayanların kitaplarını yayınlanmasına izin vermemiştir. Kadın yazarlar bu dönemde çok az. Ya da erkek ismiyle kitaplarını yayınlayan bulunmakta ki George Elliot buna örnek teşkil etmektedir. Aslında bu döneme damgasını vuran ve Viktoria Dönemi yazarları denildiğinde akla gelen 7 yazar var. Charles Dickens, Charlotte Bronte, Emily Bronte, Thomas Hardy, George Elliot, Antony Trollope ve W. Makepeace Thackeray. 

Charles Dickens
Bu kitaptan bu kadar etkilenmemin nedeni, yazarların bilinmeyen öykülerinin yanı sıra yazar olma süreçlerini anlatması. İngiliz yazarlarının birçoğu aslında bulunduğu sefaletten kurtulmak, para kazanmak için kitap yazdıklarını ve bu şekilde yazar olduklarını görmekteyiz. Kitaplarının esin kaynakları da yaşadıkları tecrübeler bulundukları ortam. Örneğin Edgar Allan Poe'nun öykülerini çok severim ama yer yer korku ögeleri ağırlıktadır. Bunun nedeninin aslında EdgarAllan Poe'nun yaşadığı acılar, görmüş olduğu ölümler ve gitmiş olduğu rahip okulunda yaşamış olduğu olaylar silsilesinden oluştuğunu bu kitap sayesinde öğrendim. Bunun yanı sıra Dickens'ın fakir olduğunu ve bunun için küçük yaşlardan itibaren çalışmış olduğunu biliyordum. Fakat paper back'i kendisinin bulduğunu bilmiyordum. O dönemler kitap kapakları tahtadan yapıldığından kitapların fiyatları yüksek olduğu bilinmektedir. Dickens ise, birçok kesime ulaşsın ve maliyeti düşürmek adına karton kapak uygulamasını getirmiştir. Bu arada Dickens'ın Amerika'da bulunduğu sıralarda gözlemlerini bir nevi aktarmış olduğu ve en uzun kitaplarından biri olan Martin Chuzzlewit adlı romanını da okumak isteği içimde canlandı. Bir boş vaktimde oturup okumak isterim. Engel, Dickens'ın edebiyatçılığı ile ilgili derse başlamadan önce öğrencilerine Dickens en uzun romanlarından biri olan Martin Chuzzlewit'i okumaları için verirmiş. Sanırım Lise çağındaki öğrenciler için işkence tarzı bir şey olsa gerek:)

E. Hemingway
Amerikan Edebiyatı yazarlarına baktığımızda Ernest Hemingway ve Mark Twain başta gelmektedir. Özellikle Amerikalılar Mark Twain'i yere göğe koyamazlar. Bunların arasından benim favorim Faulkner ve Steinbeck olsa da kitapta bu ikisine yer verilmemiş. 20. yüzyıl Amerikan Edebiyatı denilince akla 4 isim gelmektedir. Bunlar Ernest Hemingway, Scott Fitzgerald, John Steinbeck ve W. Faulkner. Bu kitapta bu konuya yer vermiştir. Halen üniversitelerde ve kolejlerde bu 4 yazar önemli bir yere sahiptir. Bunlar arasında kitapları filmlere konu olan Ernest Hemingway'in de benim için ayrı bir yeri vardır. Hemingway ayrıca sinemadan para kazanan ilk edebiyatçılardan biri oldugunu yine bu kitap sayesinde ögrendim:). Hemingway benim için tabiri caizse delikanlı yazardır. Dili sade ve açıktır. Genellikle erkeklerin agırlıkta oldugu kitapları bulunmaktadır. Scott Fitzgerald'ın yakın arkadaşı olan Hemingway'in kaprisli ve egoları yüksek bir insan olduğu bilinmektedir. Eleştiriyi sevmediği ve bu konuda çok çabuk tepki gösterdiği ve yazarlık konusunda kıskanç bir mizaha sahip olduğunu yine bu kitap sayesinde ögrendim. Hatta Fitzgerald'ın yüreklendirmesi ve desteğiyle edebiyat dünyasına adım atan yazarın, bu konuda arkadaşına karşı ilerleyen zamanlarda nankör bir tutum sergilendiğini okuyunca şaşırdım. Yazarların egolarının yüksek olduğunu birçoğumuz bilir, ama diğer yazarları okurken bunlara çok rastlamazken; Engel'in Hemingway ile ilgili bölümde bu duruma yogun bir şekilde eğilmesi Hemingway konusundaki düşüncelerimi biraz değiştirdi. Kısacası okurken elimden bırakmak istemediğim bu kitabı herkesin okumasını tavsiye ederim. Yazarların değişik yönlerini öğrenmenin yanı sıra okumadıgınız kitaplarını da okumak için not alabileceğiniz güzel bir kitap. Herkese şimdiden iyi okumalar


15 Temmuz 2012 Pazar

İstanbul'da sıcaklarla uğraşmak, kitap okuyabilmek


Merhabalar, bu yaz İstanbul sınırları içerisindeyim. Kazıya gitmiyorum şimdilik eylülde bir projem var ama o da kesinlik kazanmadı. İstanbulda günlerim sıcaklarla boğuşarak, kitap okuyarak, makale yazarak ve uyuyarak geçmekte. Yaz için okuyacağım kitaplarımı sıralasam da bu aralar kitap klubu için okuduğumuz Italo Svevo'nun Zeno'nun Bilinci isimli kitapla, Bulgakov'un Üstat ile Margarita adlı kitabını okumaktayım. Zeno'nun Bilinci üzerine arkadaşlarla az da olsa konuştuk. Ekipte bu kitabı begenen çok az kişi var. Kitap bitmeden yorumlarımı yazmak istemiyorum ama en azından kitabın akıcı bir dili var da hızlı okuyabiliyoruz. Üstat ile Margarita'ya ise, yeni başladım. Enterasan bir kitaba benziyor. Kitabın ilk sayfasında herkesin okuyunca farklı bir tad alacağını ve bu kitabı bitirdikten sonra hiçbir şeyin aynı olmayacağını söylüyor. İddialı bir çıkış yapmak isteyen bu kitabı ancak okuduktan sonra anlayacağız. Bakalım biz de ne gibi değişiklikler olacak.Aslında bu tarz sloganları sevmiyorum. Kitap okumak tabiki insanı değiştirir, düşünce yapısına bir şeyler katar, geliştirir ama bir kitap okuyunca da insanın değişeceğine ben açıkcası pek inanmıyorum bu hemen olacak bir şey değil, süreç içinde gelişecek ve olacak bir durum. Haydi hayırlısı bakalım ne olacak. Bugun afrika sıcaklarına maruz kalıyoruz, sonbahar bir an önce gellll demek istiyorum.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Caro Emerald



Merhabalar, İstanbul'da Caz Festivali başladı biliyorsunuz. Bu yıl ben de bu organizasyon kapsamında gerçekleşen çok sevdiğim Caro Emerald'ın konserine katıldım. Kadının sesine ve şarkılarına bayılıyorum. Jazz'ın hemen hemen her türünü seven bir Jazz tutkunu olarak, Caro Emerald'ın konserine iki arkadaşımla birlikte katıldım. Bu gecede Caro güzel sesiyle bizleri mest etti. Yeni şarkısını da bizlerle buluşturan Caro, jazz dünyasında ünlendiği şarkısı Back it up şarkısını da seslendirdi. Genellikle kendi şarkılarını seslendirdiği gecede 10 yakın şarkı söyledi. Konser 21.00'da başlayıp 22.40 gibi bitti. Ben daha uzun olmasını tercih etmiş olsam da kısa sürmesi biraz kötü oldu. Bizler kendisine doyamadan sahneden indi. Amsterdam'lı olan şarkıcı duruşu, dansı, giyinişi ve tavırlarıyla İspanyol kızını temsil ediyor gibiydi. Hayatını çok fazla araştırmasam da Caro'nun bir yerden İspanya ile bağı olduğunu düşünmekteyim. Sesinin tınısı, enerjisi ve şarkılarındaki ritmi bizlere geçiren Caro, Santralistanbulda biz jazz severlere unutulmaz bir gece yaşattı. İstanbul'u çok begendiğini ve sevdiğini dile getiren şarkıcı, İstanbul'a ilk kez geldiğini de belirtti. Seneye olacak olan Jazz Festivaline umarım yine gelir ve biz yine gideriz.